Cherreads

Chapter 6 - -6-

Karşımda Martin ve Max, şaşkınlıkla ben ve Sarp'a bakıyordu.

Ne Sarp ne ben ilk başta hareket edemedik. Yakalanmanın şokundan ne yapacağımızı bilemiyorduk. En son ben yavaşça çekildim ve abilerimin tepkilerini izlemeye başladım.

Martin bağırmaya başladı: "Ne oluyor lan burada!? Kardeşim neden senin üzerinde?"

Max rahatsız olmuş gibiydi, bakışlarını kaçırarak konuştu: "Ben... şey... biz yanlış zamanda geldik sanırım, gidelim en iyisi-"

Ama Martin sözünü kesti ve Max'i durdurdu.

"Hayır, tam zamanında geldik. Siz ne yapıyorsunuz? Bu adam neden çıplak? Biz yokken eve erkek mi davet ettin?"

"Abi, düşündüğünüz gibi değil-"

"Ne düşündüğümüz gibi değil?"

"Sarp'ın ateşi vardı, onu düşürmeye çalışıyordum-"

"Üstünde durarak mı?" 

"Abi, neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamıyorum."

Martin o sırada tepkisinin farkına varmıştı. Haklıydı, eminim kız kardeşini çıplak bir erkeğin üzerinde görmek hoş bir görüntü değildi ama zaten yanlışlıkla olmuş bir şeydi ve beni dinlemiyordu bile!

O sırada Max konuştu:

"Bez yere düşmüş, kap da ters dönmüş, her yer su olmuş... Bunu benim temizlememi beklemiyorsun, değil mi?"

"Max, buna mı takıldın gerçekten!? Kız kardeşimiz-"

"Martin, bir sus, Tanrılar için sus!" diye azarladı Max, Martin'i.

"Belli ki gerçekten ateşini düşürmeye çalışıyormuş. Baksana, bez ve su var yerde. Sonrasını bilmiyorum gerçi..." dedi Max, son cümleyi bize bakmadan, memnuniyetsiz bir şekilde söyledi.

Bunlar beni kıskanmışlar mıydı? 

Tamam, normalde kıskanmaları hoşuma giderdi ama şu an çok rezil bir durumda yakalanmıştım!

En son Sarp konuştu: "Benim yüzümden oldu. Normalde ona bende unuttuğu kolyeyi getirmek için gelmiştim, ama ateşimin çıktığını fark etti."

"Sen de hastaneye gitmek varken sana bakmasına izin mi verdin? Kız kardeşim bakıcın mı senin?" dedi Martin öfkeyle.

"Bu saatte sırf kolye için mi geldin?" dedi Max şüpheyle.

Gerçekten, ne kolyesiydi?

Sarp'a şaşkın bakışlarla baktım. Bunun üzerine yavaşça yerinden kalktı ve çantasından bir kolye çıkarttı ve abilerime gösterdi.

Bense şaşkınlığımı gizleyemedim. Bugün hiç kolye takmamıştım, nereden bulmuştu bunu?

"Bu kolyeyi düşürmüş. Onun için değerli olabileceğini düşündüm, bu yüzden duramadım."

Abilerim ikna olmuş gibi gözükmüyorlardı, ama en azından Sarp bir şekilde şansını denemişti.

Ona arka çıkmak zorundaydım.

"Ama sohbete daldık, bir de ateşi çıkınca kolyeyi vermeyi unuttu." dedim.

Şüpheleri hâlâ devam ediyordu. İkna olacak gibi değildiler. Ama ne yapabilirdim ki, açık açık öpüşmek üzereydik diyemezdim!

"Üstünü giyin, hastaneye gidiyoruz. Serum yer, kendine gelirsin." dedi Max sert bir ses tonuyla.

Sarp dediğini yaptı, üstünü giyindi. Onun da en az benim kadar utandığını tahmin edebiliyordum, sessizce her şeye itaat ediyordu.

"Abi, ben de geliyorum." dedim ama Max beni durdurdu: "Hayır Marin, sen evde kalıyorsun."

"Hayır, kalmıyorum. Arkadaşımı bırakamam."

Üçü birden bana farklı ifadelerle baktılar.

"Ne çeşit bir arkadaş bu?" dedi Martin.

"Hayır, dedim, Marin." dedi Max.

Sarp ise "Sadece arkadaş mıyız?" dercesine bakıyordu.

"Öncelikle Martin abi, seni ilgilendirmez. İkinci olarak, ben çocuk değilim. Geliyorum." dedim ve Max'in bir şey söylemesine fırsat vermeden açtığı kapıdan çıktım.

Bu sert çıkışım karşısında ikisi de şaşırdı. Eve gelince bizi sert bir kavga bekliyordu.

Böylece Sarp'ı hastaneye götürdük.

***

Hastanede Sarp'ın yediği bir şeyden enfeksiyon kaptığını öğrendik. Serum alırken başında bekliyordum, daha doğrusu bekliyorduk- Max de oradaydı.

"Sarp, çok üzgünüm. Direkt hastaneye gelmemiz gerekirdi."

Sarp gülümsedi: "Sorun yok, bana yardım etmek istediğini biliyorum."

Max hâlâ dik dik bize bakıyordu.

O sırada beyaz saçlı, sarı gözlü bir kadın içeri girdi: "Sarp! Canım, iyi misin?"

Bu, annesi olmalıydı.

"İyiyim, anne. Marin ve abisi bana yardım ettiler."

Annesi önce bana baktı, sonra Max'e döndü: "Çok teşekkür ederim. Kusura bakmayın, sizi bu saatte rahatsız ettik."

"Rica ederim, böyle düşünmeyin lütfen." dedi Max, kibar bir şekilde, ama Sarp'a yönelik olan o kasvetli aurayı hissedebiliyordum.

Ardından annesi bana döndü: "Demek Marin sensin. Sarp senden çok bahsetti."

Sarp öksürmeye başladı.

Annesi bana dikkatlice baktı, sonra sıcak bir şekilde gülümsedi: "Ne tatlı bir kızmışsın." 

"Ah... teşekkür ederim." dedim utanarak.

"Oğluma yardım ettiğin için de teşekkür ederim." dedi kolumu okşayarak.

"Aslında, ilk başta hastaneye getirmeliydim onu, bunu akıl eden abimdi."

"Ama ateşimin düşmesinde yardım ettin. Buraya geldiğimde sadece mide bulantım vardı." dedi Sarp beni desteklercesine.

"Gerçekten mi? Bakıcılık mı yaptın, Marin?" dedi annesi kıkırdayarak. Ama abimin ağır bakışlarını görünce sustu. 

"Ahem... Burada kalmak zorunda değilsiniz, sizi daha fazla yormayalım. Geri kalanını ben hallederim, tekrar teşekkürler."

"Rica ederiz. Geçmiş olsun, iyi akşamlar." dedi Max, özellikle son cümleleri Sarp'a öldürücü bakışlar atarken söyledi.

Ardından hastaneden çıktık. Arabada ikimiz de sessizdik.

Sessizliği bozdum.

"Abi..."

"Hım?"

"Çok kızgın mısın?"

"Neden kızayım? Erkek arkadaşın olduğu için mi?"

"O benim erkek arkadaşım değil!" diye bağırdım bir anda.

"Yani erkek arkadaşın olmayan biriyle... öyle..."

"Yanlışlıkla oldu! Ayağım takıldı, onun üstüne tam düştüğümde siz geldiniz."

"Ne tesadüf ama..."

"Tesadüf zaten. Ama gerçekten şunu anlamıyorum, neden bu kadar tepki gösterdiniz?"

Max sustu, ardından kendi kendine bir şeyler söyledi:

"Ben de bilmiyorum."

Ondan sonra eve gelene kadar hiç konuşmadık.

Eve geldiğimizde Martin koltukta sinirli bir şekilde bekliyordu. Onu hiç rahatsız etmeden odama çıktım ki siniri geçsin.

Odama geldiğimde bugünün ne kadar yoğun bir gün olduğunu düşündüm. Bitmek bilmemişti.

Saat şimdi gece bir buçuktu. Ama babam hariç evde kimse uyumuyordu. Herkes odasında, düşüncelere dalmıştı.

Yarım saat sonra kapı açıldı, Martin ve Max aralıktan gözüktü.

"Sen de mi uyumadın?" dedi Max.

"Girebilir miyiz?" dedi Martin.

Başımı salladım. İçeri gelip yatağımın üstüne oturdular. İkisi de bir konuşma yapacakmış gibi duruyordu.

Ben kavga ederiz diye düşünmüştüm, ama çok sakin konuştular:

"Marin, bize belki gösterdiğimiz tepkiden dolayı kızgınsın, ama anlamalısın ki garip bir manzarayla karşılaştık." dedi Max.

"Anlıyorum abi, ben olsam benim de hoşuma gitmezdi. Kardeşimi... o halde görmek tuhaf hissettirirdi."

"Biliyorum, senin özel hayatın, senin kararların. Ama düşünmeden edemiyorum: bir erkek arkadaşın olursa seni kaybeder miyim, diye." dedi Martin de.

"İkiniz de çok farklı şeylerden bahsediyorsunuz." dedim. 

"Sen Martin'i yanıtla, Marin. Aynısını ben de hissediyorum çünkü." dedi Max.

Karşımda iki yetişkin insan vardı ama çocuk gibi sorular soruyorlardı. Beni kaybetmekten gerçekten bu kadar çok mu korkuyorlardı?

Sustuğumu görünce Martin devam etti: "Kazadan beri seni kaybetmekten korkuyorum. Bu hayatta annemden sonra birini daha kaybetmeyi düşünmek bile istemiyorum."

"Abi, ama ben yaşıyorum-"

"Ondan bahsetmiyorum!" dedi Martin bir anda çıkışarak.

"Marin, bir erkek arkadaşın olsa bizi unutur muydun?" dedi Max, Martin'in demek istediklerini özetlercesine.

"Ne?" dedim. Aklımdan asla böyle bir şey geçmemişti. Zaten en başından beri ailemi birleştirmek için uğraşmıştım; bir de onları unutmak, görmezden gelmek... tam bir aptallık olurdu.

"Cevap ver, Marin. Biz hayatının her anında yanında olmaya hazırız, peki ya sen?" dedi Martin.

Birden bu ani duygusallıkları karşısında gülesim geldi ve gülmeye başladım. O kadar ki gülme krizine girdim.

"Marin, nedir komik olan?" diye sordu Max.

"Ah, ikiniz de çok aptalsınız! Neden sizi unutayım? Çocuk gibisiniz."

Gülmeye devam ettim. Bunlar o kadar kıskanmışlardı ki resmen saçmalıyorlardı!

Yavaşça yerimden kalktım ve ikisine birden sarıldım.

"Siz benim abilerimsiniz. Bir araya gelebilmemiz için çok uğraştım. Tekrar dağılmayı asla göze alamam."

Onlar da bana sarıldılar. İkisi de rahatlamıştı.

"Marin, üzgünüz, aptallık ettik." dedi Max.

"Yine de o beyaz saçlı çocuğa hiç güvenmiyorum. Seni vuran o değil miydi?" dedi Martin.

Güldüm: "Abi, kaç kere dedim, o değil diye…"

-36. Bölüm Alternatif Son-

Martin ve Max, şaşkınlıkla Marin ve Sarp'a bakıyordu.

Ne Sarp ne Marin ilk başta hareket edemedi. Yakalanmanın şokundan ikisi de ne yapacaklarını bilemiyordu. En son Marin yavaşça çekildi ve abilerinin tepkilerini izlemeye başladı.

Martin bağırmaya başladı: "Ne oluyor lan burada!? Kardeşim neden senin üzerinde?"

Max rahatsız olmuş gibiydi, bakışlarını kaçırarak konuştu: "Ben... şey... biz yanlış zamanda geldik sanırım, gidelim en iyisi-"

Martin onu durdurdu: "Dur abi, icabına bakacağım ben."

"Martin, dur!" dedi Max ama Martin dinlemedi.

Martin ilerledi, Sarp'ı sırtına aldı ve onu mutfağın penceresinden fırlattı. Böylece Sarp kafasını kırdı. Marin çok ağladı.

-son-

More Chapters