Fatih Sultan Mehmet dönemi Osmanlısında geçen, bir duruit (doğa ruhlarıyla geçen gizemli bir bilge) ve bir şamanın (kadim Türk inançlarına bağlı ruh yolcusu) genel olarak dönen kısa bir hikaye:
Yıl: 1465 Yer: İstanbul'un yurt dışında Belgrad Ormanı civarında
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra yalnızca surları değil, maneviyat âlemini de ele geçirildiğine inanılmıştı. Ancak daha sonra gelen sessizlikte, saraya ulaşan bazı tuhaf haberler, padişahın gözdesi olan Enderun'dan gelen istihbaratçılardan biri tarafından gizlice kaydedildi. Ormanda geceleri anlamsız fisiller , bazı askerlerin rüyalarında görülen ışıklı varlıklar ve kaybolan birkaç seyyah…
Bu şartlardan dolayı bir kişi görevlendirildi: Duruit Elvan Hatun , aslen Rumeli kökenli, Mevlevi terbiyesi görmüş ama ruhaniyete daha eski, daha derin öğretileri bilen bir kadındı. Hakkında "ağaçların rüzgârına sorular sorarlardı" derlerdi. Söylentiye göre doğayla konuşabilir, hayvanların kendine çekerdi.
Elvan Hatun, ormanda araştırma yaparken, bir gece kadım Türk diyarlarından gelen bir şaman ile karşılaştı. Adı Tura Han idi. Doğu'dan gelmişti; Altay Dağları'ndan kopup gelen, nesli tükenmiş ruhlardan biri olan **"Yel-Kut"**un izini sürüyordu. Bu malların ardından İstanbul'un manevi yaralanmaları bozulunca serbest bırakıldı. Görünmezdi ama fısıltılarıyla insanın aklını karıştırırdı.
İki yolcu, hem rakip hem dost oldu.
Duruit Elvan, ormanın seslerini dinleyerek Yel-Kut'un saklandığı eski bir pagan sunak kilidini buldu. Şaman Tura Han ise kemiklerden fala bakarak, ruhun yeniden mühürlenmesi için eski bir "Göktanrı duaları" ile "besmele"nin birlikte söylenmesi gerektiğini söyledi. O iki inanç, iki dünya birleşti: İslamiyet'in ışığı ve Tengriciliğin gölgeleri.
Sonunda Elvan Hatun ve Tura Han, ruhu mühürlemek için eski bir tören düzenledi. Rüzgâr bir anda durdu, hayvanlar sustu. Yel-Kut'un uğultusu göğü inletti ama sonunda ikili, hem fisıltıyı susturdu hem de birbirine saygı duydu.
Fatih'e yalnızca şu gönderilmedi:
"Ormanın ruhu yumuşatıldı. Gölgedeki ses artık dua ediyor gibi fışıldıyor. Her şey sessiz. Ama dikkat, bu sessizlik bir anlaşmadır, zafer değil.