Cherreads

Chapter 4 - #BÖLÜM-4: ESKİ BİR DOST#

'Zrrr… Zrrr… Zrrr…'

Berwick, gözlerini yavaşça açtı. Telefon alarmı titreşiyordu ve saat 07:30'u gösteriyordu. Başında hafif bir ağrı hissediyor, ağzı kurumuş halde yatağından kalktı. Önceki geceden kalma olmanın etkisiyle, vücudu hâlâ yorgun hissediyordu. Normalde alkol tüketmemesi gerektiğini biliyordu ama artık bunun pek bir önemi yoktu.

Odasının dağınıklığı arasında dikkatlice ilerleyerek banyoya yöneldi. Yavaşça duş aldı ve kendine gelmeye çalıştı. Ardından mutfağa geçti ve kahvaltı niyetine bir paket hazır makarna yedi. Bugün izin günüydü ve bu günü halasının evine giderek değerlendirmeye karar verdi.

Yaklaşık iki saat süren yolculuğun ardından halasının evine vardı. Kapının önünde derin bir nefes aldı. Buraya adım atmak bile tüylerini ürpertmeye yetiyordu. O anları hatırlamak istemese de, geçmişin izlerinden kaçamıyordu. Tereddütle kapıyı tıklattı. İçeriden gelen adımlar duyulduktan sonra kapı açıldı. Halası, onu sıcak bir gülümsemeyle karşıladı.

"Berwick, hoş geldin hayatım… İçeri gel bakalım," dedi yumuşak bir sesle.

Genç adam sessizce başını sallayarak içeri girdi. Halasının evi her zamanki gibi düzenli ve temizdi. Salona geçip koltuğa oturdu. Halası mutfağa yönelerek kısa bir süre sonra mini atıştırmalık kurabiyeler ve taze soğuk çayla geri döndü. İkramları masaya bıraktıktan sonra karşısına oturdu. Berwick, teşekkür ederek çayından bir yudum aldı.

"Hadi anlat bakalım, nasılsın? İşine alışabildin mi?" diye sordu halası, merakla.

Berwick omuz silkti. "Sayılır… Biraz zor ama alışacağıma eminim."

Halasının yüzüne sıcak bir ifade yerleşti. "Anladım, kendini fazla zorlama olur mu?"

Başını onaylarcasına sallayan genç adam, çayından bir yudum daha aldı. Bir süre aralarında sessizlik hâkim oldu. Ama buraya asıl geliş sebebi, kardeşiydi. Daha fazla beklemeden sormaya karar verdi.

"İllya nasıl? Daha iyi mi?"

Kadın, derin bir iç çekti ve gözleri kısa bir an için doldu. Gülümsemesi, içinde sakladığı hüznü tamamen örtemiyordu.

"Biraz daha iyi gibi… Ama ne zaman senin adını duysa içine kapanıyor ve konuşmayı reddediyor," dedi hafif bir kederle.

Berwick başını eğerek hafifçe iç çekti. "Anladım… Uzaktan da olsa onu görebilir miyim?"

Halasının gözleri hüzünle parladı. Bir an duraksadı ama sonra başını salladı. "Tabii ki tatlım… O senin kardeşin sonuçta."

Berwick, halasının ardından üst kata doğru sessiz adımlarla ilerledi. Kadın, ona sessiz olması gerektiğini belirten bir bakış attıktan sonra kapıyı yavaşça araladı. İçeride, küçük İllya oyuncaklarıyla oynuyordu. Yüzündeki masum mutluluk ifadesi, Berwick'in içinde hafif de olsa bir rahatlama hissetmesine neden oldu.

Halası, kısık bir sesle fısıldadı. "Oyuncaklarını çok seviyor… Özellikle de oyuncak flütünü."

Berwick hafifçe başını salladı. "Çok şükür… Rahatladım cidden."

Ancak İllya'nın neşesi uzun sürmedi. Küçük kız, kapının aralığından gelen bakışları fark edince hemen başını kaldırdı. Berwick, onu görmemesi için geriye doğru çekildi ancak İllya çoktan fark etmişti. O an gözlerindeki mutluluk yerini donuk ve ifadesiz bir bakışa bıraktı. Küçük kız, bir an kapıda duran halasına baktı.

"İllyacım, abinle konuşmak ister misin?" diye sordu kadın nazik bir sesle.

Ancak İllya, başını hızla iki yana sallayarak bu teklifi reddetti. Halası hafifçe iç çekti ve ona bir kez daha yaklaşmaya çalıştı.

"İllyacım, biliyorum, ama abiciğin suçu yoktu, değil mi? O da üzgün, bak…" dedi yumuşak bir sesle.

İllya, bir an için başını kaldırarak Berwick'e doğru baktı. Ama göz göze gelir gelmez hızla yönünü değiştirdi ve ayağa kalkarak odasının balkonuna doğru koştu.

Hala, kızgın bir şekilde arkasından seslendi. "İllya, dur—"

Ama Berwick hafifçe elini kaldırarak onu durdurdu. "Hala… Bu kadarı yeterli. Onu zorlamaya gerek yok. Olmuyorsa olmuyor işte…"

Yui, yeğeninin yüzüne şaşkınlıkla baktı, ancak kısa süre sonra anlayışla başını salladı. Eğildiği yerden doğrulup odayı kapattı. Sessizce merdivenlerden aşağıya indiler. Berwick'in aklında ise yalnızca tek bir şey vardı: İllya acaba ne zaman beni kabullenecek?

Aşağı indikten sonra Berwick yavaştan işe doğru gitmek için halasından izin aldı.

"Gene bekleriz Hayatım. İllya için üzgünüm."

Berwick tebessüm ederek başını salladı." Sorun değil hala, öncekine göre en azından bir gelişme var, o iyi olsun da isterse benimle ömür boyu konuşmasın."

Halası içerlemiş bir şekilde iç geçirdi. " Umarım hallolur. Dikkatli git tatlım, kendini çok fazla zorlama olur mu?"

Berwick işin yolunu tutarken arkasına bakmadan yavaşça onaylar şekilde el salladı. 1 saat sonra iş yerine varmıştı, Arkadaşı touga çoktan dükkanı açmış rafları düzenliyordu.

"Ben geldim." Berwick içeriye girdi montunu çıkarttı ve personel odasına yavaşça yürümeye başladı.

"Oh, hoş geldiniz beyefendi ya, biraz daha geç kalsaydın keşke de patron seni kovsaydı."

"Halamın yanına gittim, ayrıca patrondan çoktan izin aldım. Birileri gibi kaçamak yapmıyorum doğrusu" İğneleyici konuşması tougayı vurmuştu. Fakat bu savaşı kazanan maalesef berwickti. İçeriye girip önlüğünü giyindikten sonra işe koyulmaya başladı. Zaman hızla akıp geçmiş olmalı berwick daha fark edemeden akşam olmuştu bile. İki arkadaş gene dükkanı kapattıktan sonra dolaptan soğuk bir bira alıp marketin çatısındaki mekanlarına çıktılar, ve yıldızları seyrederken bir yandan da sohbet etmeye başladılar.

"Hey berwick, Halanın evi var değil mi? Neden onda kalmıyorsun? Açıkçası apart senin gibi genç biri için çok zahmetli ve sorumluluk isteyen bir şey."

Berwick iç çekti ve birasını yudumladı. "Daha kaç kere anlatacağım sana, halamın evi uzakta ayrıca kardeşimin durumundan ötürü o evde kalamam. Üstüne üstlük ben sorumluluk sahibiyim zaten."

Touga kıkırdadı "Evet evet aynen kardeşim, evinde geçen fare yakaladım lan fare!" Kahkaha attıktan sonra birasını yudumladı, berwick iğnelenmiş ve sinirli bir şekilde tepki verdi.

"Ne yapabilirim lan! Enerjimi işe saklıyorum, ayrıca gelen geçende yok tertemiz işte daha ne istiyorsun?!" Bir anda genç berwickin telefonu çalmaya başladı. "Gece gece kim arıyor lan, halamla illya bu saate yatıyor olmalılar." Telefonunu cebinden çıkarttı ve ekrana baktı. Bilinmeyen bir numara arıyordu. İlk başta meh diyip telefonu kapadı fakat 5dk sonra aynı numara tekrar aradı, o kapadı, numara tekrar ve tekrar aradı, en son sinirlenen berwick telefonu açtı. "KARDEŞİM RUH HASTASI FALAN MISIN SEN LAN? GECE GECE-"

Tanıdık bir kız sesi "Ah, ş-şey özür dilerim rahatsız ettim de…"

Berwick sesi tanımaya çalıştı, hemen sesini düzeltti "Pardon fazla tepki verdimde, şey siz kimdiniz acaba?"

Telefondaki kız şaşkınlık içinde bir tepki verdi, sonrasında konuşmaya başladı "Demek hemen beni unuttun ha? Kırıldım doğrusu. Benim ben, Lisandra." Berwick bu ismi duyduğu gibi donakaldı. Soğuk terler atıyordu, sanki vücudundaki bütün kan akışı durmuştu. Touga berwicke baktı.

"Dostum sen iyi misin?" Berwick kendini lisanın 'Orda mısın' cevabından toparladı ve telefona cevap verdi. "Lisa… Gerçekten de sen misin? Bildiğimiz gerçek lisandra?"

"Evet..." Berwick bunu duyduğu gibi sanki bütün duyguları yerine gelmiş gibi anında ayağa kalktı ve konuşmaya başladı "Lisa! Neredesin şuan?! Yanında Annenler var mı?!"

Lisa Berwickin anlık tepkisine hayret etti "Oritron hastanesindeyim, daha uyanalı 2 gün oluyor, annemlere gelirsek onlar şuan evdeler."

"ANLADIM HEMEN GELİYORUM." Lisa şaşkın bir ifadeyle "T-tamam." Dedikten sonra berwick telefonu kapadı ve tougaya baktı.

"Ne oldu be adam? Hani güzelce Bira içecektik?" Berwick touganın yakasından tuttu ve heyecanlı bir şekilde "Biranın sırası mı lan! Çabuk beni Oritron hastanesine götür! Oraya gitmem lazım!" Touga irkildi "HEY HEY HEY SAKİN OL ŞAMPİYON YAKAMI BIRAK!" Berwick yavaşça yakasını bıraktıktan sonra touga kendini toparladı. "Senin için önemli birisi mi?" Berwick başıyla hızlıca onayladı, touga gülümsedi "Anladım, o zaman aha fazla vakit kaybetmeyelim ufaklık, oradan burası 30dk falan sürüyor"

Hiç vakit kaybetmeden arabaya bindiler ve yola koyuldular, touga gece yarışlarına katıldığı için profesyonelce ve şimşek hızıyla arabayı sürmeye başladı, normalde 30dk da gidecekleri yolu 15dk da geldiler. Berwick kendini arabadan attı, yalan yok yolculuk korkutucuydu.

"Bir daha, böyle sürersen…huff…senin kafanı kırarım…"

Bunu dedikten sonra berwick hızlıca hastanın içine girdi ve dolanmaya başladı, hastanın bahçesine geldi ve etrafı kolaçan etmeye başladı. Çok sürmeden ileride bankta oturan lisayı gördü ve hızlıca ona doğru koşmaya başladı. "Lisa!!" Lisa berwicki görünce ayağa kalktı, öncekine göre berwick biraz sağlıksız ve bakımsız görünüyordu.

"Berwick! Gelmi-" Berwick sımsıkı lisaya sarıldı. "Üzgünüm, çok üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm..." Lisanın gözleri yaşlıydı, kafasıyla berwickin dediği şeyleri reddeder şekilde salladı. "Hayır, esas ben üzgünüm, annemler seni çok zorlamışlar, üstüne aileni kaybetmişsin… Esas ben çok özür dilerim." Lisa da gözyaşlarını tutamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. 10dk sonra kendilerine geldiler ve banka oturdular. Berwick lisaya baktı, endişeli görünüyordu.

"Nasıl hissediyorsun? İyisin değil mi?"

Lisa tebessüm etti. "İyiyim, sadece kendimi biraz güçsüz hissediyorum" elini bağrına götürdü "Ve bir parçam eksikmiş gibi." Lisa berwicke baktı.

"Beni boş ver şuan, sen nasıl hissediyorsun?" Berwick yere yavaşça baktı ve olanları anlatmaya başladı. Lisa berwickin anlattığı her kelimede şok oluyor kanı donuyordu. Ailesinin gözleri önünde öldüğünü onlarında kimliklerini gizlediğini aslında üçünün de gardiyan olduklarını anlattı. Hatta babasının Gardiyanlar arasında Efsane diye parmakla gösterdikleri aşırı güçlü birisi olduğunu anlattı. Olaylardan sonra İllya berwickden nefret etmeye başladığını ve illyanın halasında kaldığını, kendisinin mental olarak dayanamayıp akademiyi terk etmesini, bir süpermarket de kasiyer olarak çalışmaya başladığını söyledi. Lise hayretle dolu gözlerle berwicke bakıyordu.

"Bir arkadaşım var işte adı touga, onunlaydık sen aradıktan sonra onunla birlikte geldik." Lisa berwickin başını tuttu ve bağrına yasladı. Hafifçe başını okşamaya başladı.

"Çok zor şeyler yaşamışsın… Kanım dondu doğrusu. Gerçekten senin adına çok üzgünüm ve elimden bir şey gelemediği içinde kızgınım. Ama bu olaylara rağmen hala ayakta durabiliyorsun, İyi iş çıkarmışsın berwick... Seni gerçekten de takdir ediyorum." Berwick bu sözleri duyduktan sonra gözleri dolmaya başladı ve ağlamaya başladı. Yüzünü lisanın bağrına doğru bastırdı. Lisa teselli edercesine sırtınız sıvazlıyordu. "Şşş… Geçti… Geçti…" Berwick bir süre kendine gelemedi, 8 aydır yaşadığı zorlukları tougaya bile anlatmış olmasına rağmen içini dökmüş gibi hissedemiyordu. Uzun süre sonra ilk defa, içini dökmüş ve rahatlamış hissetti. Bir süre sonra kendine gelince konuşmaya devam ettiler. "Daha iyi misin?" Berwick burnunu çekti ve gözlerini sildi. "Evet, daha iyiyim.."

3 saat sonra berwick touganın yanına döndü.

"Beklemekten ağaç olduk paşam, bu ne hız ya biraz daha yavaş geleydin."

Berwick iç çekti "Yapacak bir şey yok, eski bir dostu ziyarete geldim kendisi çok önemli demiştim" Touga iç çekip kafasıyla onaylarmışçasına yaptıktan sonra Arabaya bindiler.

"Bugünlük eve gidip uyuyacağım, beni eve götürsene." Touga başıyla onayladı "Peki peki aslan parçası, sen nasıl istiyorsan. Bu arada ne konuştunuz ya harbiden? Baya uzun sürdü."

Berwick hafif tebessüm eder şekilde yan aynaya baktı. "Hiçbir şey konuşmadık."

Touga hafif sinirlenmiş şekilde berwicke baktı, araba biraz yalpalandı "HEEE!! Ulan saatlerdir bir hiç için mi bekliyorum ben?!"

"Lan ruh hastası arabayı düzgün sürsene kaza yapacağız!" "Kaza maza bana koymaz hacı! Offf cidden inanamıyorum ya…" 20dk sonra berwickin kaldığı aparta geldiler. Berwick arabadan inip Tougayla vedalaştıktan sonra kaldığı apartın içerisine girdi. Lisayla konuşmak cidden ona iyi gelmişti ki hatta, eve girer girmez gözüne hiç batmayan apartı, gözüne çok batmaya başlamıştı bile.

Ertesi gün olduğunda berwick yatağından enerjik bir şekilde kalktı, kafası hala dünde takılıydı. Lisanın uyanmış olması, içini dökebilmesi en azından hayatında yaşadığı zorlu şeylerden sonra işlerin biraz daha iyiye gitmesi onu motive etmiş gözlerini açmıştı. Hatta o kadarki apartının dağınıklığını görünce ha-

"LAN YAZAR! SAÇMA SAPAN ŞEYLERİ ANLATICAĞINA OLAYA GİR İŞTE!"

Ne diyebilirim ki? Sonuçta ana karakter kendisi, biraz ona da ayak uydurmak lazım. Evindeki dağınıklığı toparlamaya başladı, 2saat süren yorucu ve zorlayıcı çalışmanın ardından apartı tertemiz bir şekilde parıldıyordu. Güzelce duş alıp kendini temizledikten sonra, iş kıyafetlerini giydi ve marketin yoluna düştü. Markete geldiğinde içeride Müdürden başka kimse yoktu.

"Ben geldim. Huh? Patron… Sizi görmek ne güzel."

Berwickin Müdürü kahvesini yudumlayarak berwicke baktı. "Hoş geldin evlat, bugünün yoğun temposuna hazır mısın bakalım?"

"Evet de" Etrafa baktı, Tougayı görememişti. "Touga nerede? Bugün gelmeyecek miydi?" Müdürü bir kaşı çatık ve şaşkın bir şekilde Berwicke baktı. "Sana söylemedi mi? Bugün Touga izinli, bir işi varmış onu yapmaya gitti."

"Hayır bilmiyordum." Biraz düşünceli bir şekilde raflara baktı.

"Hayret, şaşırdım doğrusu. Siz ikiniz o kadarda içli dışlısınız."

"bende şaşırdım. Aman neyse herhalde babasının verdiği işlerden biridir gene, onunda hayatı zor sonuçta." Touganın hayatı Berwickin anlattığı gibi zordu. Annesi çocukken babasını bıçakla öldürmeye kalkmış, olay yerinde abisi müdahale etmeye çalışırken bıçağı yiyen abisi olmuş. Annesi Akıl sorunlarından ötürü Akıl hastanesine yatırılmış. 20 li yaşlarına geldiğinde hayatının aşkıyla tanışmış, 25 yaşında evlenmişler, fakat karısını doğumdayken çocuğuyla birlikte kaybetmiş. Sonrasında babası kumar batağına batmış ve şuanda onun borcunu ödemeye çalışıyor. Touga o yüzden berwick için önemli ve değerli bir arkadaştır. Saatler seller sular gibi geçmişti ve akşam olmuştu. Tougadan hala bir ses soluk yoktu. Berwick biraz tedirgin olmaya başlamıştı. Tougayla bir ara muhabbeti geçtiği sıra, touga ona 'eğer 1 gün içinde benden haber alamazsan bil ki başıma bir şey gelmiştir.' Demişti ve bu Sözünü hiç unutmamıştı. Mesaisi bitmeden önce touganın ne zamandan beri olmadığını düşündü ve aklına kendisini eve bıraktıktan sonraki zaman geldi. 24 saat olmasına 25 dakika kalmıştı. Berwick çatıda etrafa bakarken bir yandan telefonundan haber gelmesini bekliyordu.

"Hadi be adam… Bir işaret ver…"

30 dakika geçtikten sonra berwick hareketlenmeye başladı. Aklına Lisayı bulduğu taktik geldi ve telefonundan hemen onu uyguladı. Koordinat alanını gördüğünde biraz kanı dondu. Çünkü Gösterildiği yer, tam 8 ay öncesinde olayların yaşandığı ve şuan o bölgede neredeyse kimsenin olmadığı Eski hangarın yeriydi. Gerçi Ne hangardan ne de Şehirden eser yoktu.

"Neler oluyor? O kadar fazla yer varken, neden burası?"

Hiç beklemeden koşarak aşağıya indi. Garip bir şekilde, Touganın arabası da buradaydı. Artık berwick kesin emindi. Touganın başına gerçekten de bir şey gelmişti. Berwick 16 yaşında olmasına rağmen önceki hayatında çoğu taşıtı sürmeyi biliyordu ve alışkındı da, sadece ehliyeti olmadığı için sürmek istemiyordu, fakat şuan ki durumda düşünecek vakit yoktu. Touga genellikle Yedek anahtarı olası bir durumda marketin kasa çekmecesine koyar. Berwick aceleyle oraya yöneldi ve anahtarı bulduğu gibi arabaya koştu, kapıyı açtı kontağı çalıştırdı ve tam gaz bölgeye sürmeye başladı.

Yaklaşık 1.30 saat sonra bölgeye ulaştı… Etraf Eski şehrin kalıntılarıyla doluydu, harabe olmuş evler, yerlerinden oynamış koca kayalar, ve kurak bir toprağa dönmüş zemin. Bölgeye ulaştıkça Arazide aracı sürmek daha da zorlaşıyordu, her ne kadar önceki hayatından daha gelişmiş araçlar olsalar da babasının verdiği savaş o kadar zorlayıcıydı ki o bölgeye girmek bu makinalarla bile imkansızdı. O yüzden yolun neredeyse sonuna doğru arabadan inmek zorunda kaldı ve olay yerine doğru ciğerlerini sökene kadar koşmaya başladı. 20 dakikaya yakın sürede olay yerine ulaşmıştı, soluklandığı sıra ciğerleri o kadar çok acıyordu ki oksijen ciğerlerini yakıyordu, direkt tepeden oluşmuş devasa krateri kolaçan etmeye başladı ve bir yandan da 'TOUGAAA!!! NEREDESİN!!! CEVAP VER!!!' şeklinde haykırarak yerini tespit etmeye çalıştı. Çok geçmeden gözüne 200 metre öteden gökyüzüne doğru minik bir ışık üzmesinin çıktığını gördü.

"BEKLE BENİ!! TOUGAAA!!!"

4.BÖLÜMÜN SONU....

More Chapters